Uzun süredir herhangi bir konuda bişeyler yapmak için uğraşıp, hiçbir şey olmadığını düşündüğünüz zamanlar oldu mu:
* Mesela eşiniz siz yemek hazırlarken televizyon seyrediyor ve buna sinir oluyorsunuz. Bunu kendisine ifade ettiğiniz zaman da mutfakta 2 kişilik yer olmadığını söylüyor…
* Hadi hanımları kayırmış olmayalım, hanımlar da yoğun bir tempoda çalışan eşlerini sık sık arayabiliyorlar, itiraf edin yapıyorsunuz bazen değil mi? 🙂 Oysa eşiniz işi bitince arayacağını söylemişti…
* Patronunuz siz telefonda konuşurken başınızda dikilip durunca nasıl da bunalıyorsunuz, oysa söylemiştiniz böyle durumlarda gerildiğinizi, niye hala yapıyor?
* Kaç kez söz verdiniz kendinize, bu sefer sadece ihtiyaç duyduğunuz kazağı alacağınıza; ama yine elinizde bikaç torbayla çıktınız mağazadan?
* Çocuğunuz gideceği yere varınca haber vermesini kaç sefer söylediniz, niye meraklandığınızı hala anlamıyor?
* Bu sınav için son şansınız olduğu halde niye ders çalışmak yerine kendinize başka uğraşlar buluyorsunuz?
* “Artık kendimi düşüneceğim, kendime daha çok zaman ayıracağım” dediğiniz halde kendinizi niye hala bu kadar paralayıp atom karınca gibi her yere ve herkese koşturuyorsunuz? Niye kendinizi ihmal ediyorsunuz?
Sizi sıkan, daraltıp bunaltan şeyleri bi şekilde tespit ettiğiniz ve bunları değiştirmek için bazı adımlar attığınız halde bişeyler ters mi gidiyor? Ve sonra da şunu mu diyorsunuz: “Zaten benim yaptığım hiçbişey işe yaramaz, başarısız girişimlerim yüzünden de bu noktadayım.” Sonra da daha çok daralıp bunalıyor, sıkılıyor ve kızıyorsunuz. Her şeyi bırakıyorsunuz, zaten sizinki “kötü talih”…. İşte bu tam da bir tıkanıklık durumu ve negatif duygularınız, inançlarınız ve düşüncelerinizle bunu bir kez daha onaylamış oluyorsunuz..
Tanıdık geldi mi?….
Oysa; * kocanız yemek hazırlarken size yardım etse,
* eşiniz işinizi sık sık arayarak bölmese,
* patronunuz masanıza bir not bırakıp kibarca odadan çıksa,
* mağazadan sadece ihtiyaçlarınızı alarak ayrılsanız,
* çocuğunuz gideceği yere varınca telefon etse,
* oyalanmak yerine dersinizi çalışıp şu sınavı verseniz,
* hayatınızın merkezine kendinizi koysanız,
ne güzel olur, değil mi?
Karşılaştığınız tıkanıklıktan çıkmak için önce lütfen ne hissettiğinizin farkında olun ve bu duyguyu kabul edin: Kızgın mısınız, öfkeli misiniz, endişeli misiniz, adam yerine konmadığınızı mı düşünüyorsunuz, değersiz mi hissettiniz? Duygunun adını koymadıkça bu durum enerjinizi çalmaya devam edecektir. Sonrasında bırakın bu duyguyu gitsin, onu serbest bırakın. “Şu an kızgın / öfkeli / üzgün / gergin olduğumun farkındayım ve bu duyguyu serbest bırakıyorum” demek öyle büyük bir adım ki.. Bu konuda bir farkındalık geliştirmek çok önemli. Bu duyguları hissetmeye başladığınızın farkında olun ki, adını koyup serbest bırakabilesiniz.
Tüm bunları etkili bir iletişimle de bütünlerseniz, hayatınız inanın daha kolay olur..
Bu kadar mı, böyle yazıldığı kadar kolay mı diyorsunuz, biliyorum.. Cevabım EVET, eğer isterseniz; yeter ki isteyin…
Sevgimle kucaklarım.. 🙂
“Tanrı eyleme geçmeyecek insana asla yardım etmez.”
Sophokles