Geçenlerde bir çalışma yapıyorduk. Sevgili yol arkadaşım umutsuz bir ifadeyle yüzüme baktı ve “biliyor musun” dedi, “”bu söylediklerimizi yapsam annem benimle bir daha konuşmaz.” “Neden” diye sordum, “ee onu ihmal ettiğimi düşünür de ondan..” Bunun üzerine ona kısa ve net bir soru sordum: “Annenin hayatını mı yaşamak istiyorsun, kendi hayatını mı?”
Peki siz kimin hayatını yaşıyorsunuz, hiç düşündünüz mü?
Yapmak istediğimiz pekçok şey vardır: Kendimize daha çok vakit ayırmak, arkadaşlarımızla daha çok etkinliğe katılmak, gezmek, daha çok kitap okumak, bazen de hiçbir şey yapmamak ve anın tadını çıkarmak isteriz. İsteriz de, bizi bunlardan alıkoyan bişey vardır: Sırf kendimiz için yaşayacağımız bu anları sanki başkasına ayıracağımız zamandan çalıyor gibi düşünürüz. Bunun da sebebi kendi hayatımızın merkezine kendimizi değil de annemizi, babamızı, eşimizi, çocuğumuzu ya da arkadaşımızı koyuyor olmamızdır.
Hayatımız bu kişilerin etrafında döndüğü için onların istek ve arzuları bizim için öncelikli hale gelmiştir ve biz artık kendi hayatımızda 2. plana atılmışızdır. Bu aslında önceleri hoş gelebilir. Eşimiz için bişeyler yapmak, annemizi sık sık ziyaret etmek, bebeğimizle vakit geçirmek bizi besler ve mutlu eder. Fakat bir süre sonra çok da alakasız bir şekilde acı gerçeğin farkına varırız: Kendimizi o kadar başkaları için yaşıyor, hayatımızı onlara göre planlıyor ve kendimizi ihmal ediyor bir durumda buluruz ki, “eyvah” deriz; “hayat geçiyor ve kendim için hiçbir şey yapmıyorum!” İşte saçınızı süpürge ettiğinizi, kendinizi paspas gibi çiğnettiğinizi bu anda anlarsınız..
Lütfen, kendi değerinizin, kendi ihtiyaçlarınızın farkında olun ve kendinizi sevin. Böyle yaptığınızda, hayatınızın merkezinde siz olursunuz ve diğer tüm insanlar da sizin yaşam alanınızda dengeli bir şekilde yerlerini alırlar. Hem güç sizde olur, diğer insanlara dengeli bir şekilde ilginizi, sevginizi gösterirsiniz; hem de onlar da sizin değerinizi bilip ihtiyaçlarınızın farkında olup ona göre davranırlar.
Tabii bunun aksi de olabilir, kendiniz için bişeyler yapıyor olmanız hayatınızda payları azalan kişiler tarafından “bencillik” olarak değerlendirilebilir. Kendinizi merkeze koymak bencillik değildir. Bilakis “ben değerimi biliyorum, diğerlerinin de değerlerinin farkındayım ve benim hayatımda hepimizin dengeli bir yeri var” demektir. Başkalarının isteklerini kendi iradeniz dahilinde yaparsınız ve böylece kendinize saygınızı korursunuz. Kendinize öfke duymaz, değersiz hissetmezsiniz.
Hayatınızın tüm alanlarında (ev, aile, iş, arkadaşlar..) tüm ilişkilerinizde (eşinizle, çocuğunuzla, babanızla…) farkında olmanız gereken en önemli şey “kendi değeriniz”dir. Siz kendinize değer verdiğinizde başkaları da verir, siz kendinize saygı gösterdiğinizde başkaları da gösterir. Hem biliyor musunuz, kendi değerine sahip çıkmak sizi mutlu yapar ve siz mutluyken etrafınıza daha çok mutluluk verirsiniz. 🙂
Yazılarımda da, yaptığımız çalışmalarda da hep söylediğim bişey var: Hiçbir zaman hiçbir şey için geç değildir. Zaman, “şimdi”dir. Şimdi seçiminizi yapın, “artık çok geç, hiçbirşeyi değiştiremem” değil, “şimdi hayatımda şunu değiştirmeyi seçiyorum” deyin. Kendinize sahip çıkın, kendinizi sevin ve cesur olun..
Hayatlarımıza birileri girer ve çıkar. Değişmeyen tek kişi sizsiniz. Kendinizi merkeze koyun, sahnenizdeki kişilere sevgi ve uyum içinde, dengeli bir şekilde yer verin. Kendinizin hayatını yaşayın ve hayattan nasıl daha fazla keyif aldığınızı görün…
Sevgimle kucaklarım.. 🙂