Hayatın her bölümünde insanı çıkmaza sokan, sıkıntı veren diyaloglar ve anlaşmazlıklara rastlamak mümkündür. Herbirimiz, kolaylıkla sinirlenen bir eş, aksi bir iş arkadaşı, kuralcı bir ebeveynle sert diyaloglar kurmuşuzdur. Bugün böyle zor insanlarla nasıl başedebileceğimiz konusuna bakalım istedim. Bizi dinlemeyen, sözümüzü kesen, kendi seçeneğini bize kabul ettirmeye çalışan bir insanla nasıl başa çıkacağız? İdeal olan diğer kişiyi problem çözme oyununa katmaktır, ama karşımızdaki kayıtsız şartsız hayır diyorsa bunu nasıl aşacağız?
Amerikan iç savaşı sırasında Abraham Lincoln, Güneyli isyancılardan sempatik bir biçimde söz eden bir söylev vermiş. Kendisini dinleyen yaşlı bir kadın da, düşmanlarını yok etmek yerine haklarında kibar şeyler söylediği için onu suçlamış. Lincoln’ün yanıtı ise şöyle olmuş: “Neden madam? Onlarla dost olduğumda düşmanlarımı yok etmiş olmuyor muyum?”
Problemi çözüm stratejimiz de tamamiyle bu şekilde oluşturulmuştur. Yani, rakibimizi ortağımız haline getirmek.. Bunun için önce çatışmanın altında neler yattığını bilmek gerekir. Karşımızdaki kişinin bizimle işbirliğine girmesine engel olan nedir? Engellemelerin ve saldırıların altında yatan dürtülere inebilirsek onun davranışını etkileyebiliriz:
* Karşımızdakinin saldırılarının altında öfke ve düşmanlık yatabilir.
* Taviz vermez tutumu korku ve güvensizliğinden kaynaklanabilir.
* Kendisinin haklılığına ve bizim haksızlığımıza peşinen ve kesin biçimde inandığı için bizi dinlemeyi reddedebilir.
* Başka bir türlü diyalog yolu bilmediğinden üzerimize saldırabilir.
* Eğer diyaloğu bir kazanma-kaybetme oyunu olarak görüyorsa bu işten kazanan taraf olarak çıkmakta kararlı olabilir.
* Kendine ilişkinin güçlü tarafı olarak bakarak, problem çözücü bir diyaloğa katılmakta bir neden ya da yarar görmeyebilir.
Biz de karşımızdaki kişinin uzlaşmaz tavrından düş kırıklığına uğrayarak öfkeyle karşılık vermeyi düşünebiliriz. Halbuki, bu onu daha da kamçılayacaktır. Ya da sırf onu başımızdan savabilmek için işbirliğinden vazgeçebiliriz. Oysa bu durumda yalnız kaybetmekle kalmayız, aynı zaman da o da kendisinde daha fazlasını talep etme cesaretini bulur.
Çatışmayı yahut anlaşmazlığı çözmek için işbirliğine giden yolda izleyeceğimiz stratejiye bakalım. Bu yol aslında etkili bir iletişimden geçiyor.
1. Kendi davranışımızı kontrol etmeliyiz. Karşımızdaki hayır dediği zaman ya da bir saldırıyı başlattığı zaman isteğimizden vazgeçer ya da karşı saldırıya geçeriz. Tepki göstermek yerine zihinsel dengemizi tekrar kazanmalı, düşüncemizi ulaşmak istediğimiz amacımız üzerinde toplamalıyız. Çılgına dönmek ya da intikam almak yerine istediğimizi almaya yönelmeliyiz. Hatırlayın, öfkeyle kalkan zararla oturur!..
2. Karşımızdakinin kendi zihinsel dengesini kazanmasına, negatif duygulardan, korkulardan, şüpheciliğinden ve düşmanca tutumundan kurtulmasına yardım etmeliyiz. O bizim saldırmamızı ya da direnmemizi beklemektedir, o halde tersini yapmalı, onu dinlemeliyiz. Bir kere dinlendiğini anladıktan sonra büyük olasılıkla daha az fevri, daha akılcı ve problem çözücü diyaloğa yatkın hale gelecektir. Karşımızdakini dinlemeli, duygu ve düşüncelerini tanımalı, güven telkin etmeliyiz. Onun direncini aşarak, onun tarafına geçerek onu silahsızlandırmalı, kendimizi dinletmeliyiz.
3. İki tarafın da çıkarlarının kesiştiği yolları araştırıp, saldırılara hedef olmamak için oynanan oyunu değiştirmeliyiz. “Bunun neden böyle olmasını istiyorsun / şöyle yaparsak nasıl olur?” gibi açık uçlu sorularla sorunun nerden kaynaklandığını anlamaya çalışmalıyız.
4. Karşımızdakini problem çözücü bir görüşmeye ikna ettikten sonra, karşılıklı doyurucu bir anlaşmaya yöneltmeli ve sonucu kendisi için de bir zafer olarak görmesini sağlamalıyız. Burda yapmamız gereken düşünce farkları üzerine bir köprü kurmaktır. Onun düşüncelerini öğrenmeli ve anlaşmayı onların üzerinden kurmalıyız. Tavsiyesini sormalı, seçenekler bulmalı ve bunları deneyerek en uygununu bulmalıyız.
5. Eğer karşımızdaki hala direnmekte ise onu bize direnen bir düşman etmeden kendi gücümüzü harekete geçirmeli ve hayır demesini zorlaştırmalıyız. Anlaşmama halinde neler olabileceği konusunda konuşmalı, amacımızın zafer değil karşılıklı çıkarların tatmini olduğunu söyleyerek direnç göstermesini aza indirmeliyiz.
Bir adam 17 devesini 3 çocuğu arasında paylaştırmak ister. Develerinin yarısını en büyük oğluna, üçte birini ortanca oğluna ve dokuzda birini en küçük oğluna bırakmaya karar verir. 3 oğul mirası paylaşmak için biraraya gelirler fakat bir sonuca varamazlar. Çünkü 17 ikiye, üçe veya dokuza bölünememektedir. Sonunda yaşlı bir bilge kadına danışırlar. Kadın, “benim 1 deveyi de içlerine katalım, bakalım durum nasıl olacak” der. Böylece toplam 18 deve olur; en büyük oğul yarısını yani 9 deveyi alır, ortanca üçte birini yani 6 deve, küçük oğul da dokuzda birini yani 2 deveyi alır. Geriye 1 deve kalır. Onu da yaşlı bilge kadına iade ederler. Sorunlarımız da çoğunlukla çözümlenemez gibi görünür. Bu noktada olaya başka bir açıdan bakmak, 18. deveyi bulmak gerekir. Böyle bir çözüm yolu izlemek, tarafları işi psikolojik savaşa dönüştürmeden ortak alınan kararlar ile hedefe ulaştırır.
Hayatımızın her alanında işleri yokuşa süren, inatlaşan, tavır alan kişilerle karşılaşabiliriz. Bu gibi durumlarda yaklaşımımız, hedeflediğimiz noktaya karşımızdakini de çözüme ortak ederek ulaşmak olmalıdır. Böylesi inanın daha kolay, daha keyifli ve daha az yıpratıcı..
Sevgimle kucaklarım…