Geçen gün bir mesaj aldım: “Kitabınızı okudum ve isteklerimi elde etmek için artık dediğiniz gibi inanarak niyetler koyuyorum. İnanıyorum, güveniyorum, çalışıyorum ama hala isteğime ulaşamadım. Şimdi söyler misiniz bana, niyetim niye olmuyor?!”
Tabii ki söylerim…
Diyelim ki bir amacınız var: İşe girmek, terfi etmek, kilo vermek, evlenmek, mastır diplomanızı almak… Bir defa bu amaç sizde bir baskı uyandırıyor, “ya terfi edemezsem, ya son sınavı verip diplomamı alamazsam, ya şöyle olursa, ya böyle olmazsa….” Bu baskının getirdiği bir başka duygu da umutsuzluk. Çünkü geçen sene de terfi edemediniz, eski nişanlınızdan da düğüne 1 ay kala ayrılmıştınız… Umudunuz kırık vaziyettesiniz. Öte yandan da çok istiyorsunuz; bir bağımlılık durumu var yani..
Baskı, bağımlılık, ihtiyaç ve umutsuzluk sizi motive etmeye başlıyor. Ve siz de bu amaca ulaşmadan mutlu olamayacağınızı düşünmeye başlıyorsunuz. Terfi etmeden, evlenmeden ya da diplomayı almadan boşlukta, mutsuz, an’dan uzakta ve hatta “bir hiç”siniz. Bu ise n’apıyor biliyor musunuz, sizi amacınızdan daha da uzaklaştırıyor. İstemenin ayarı kaçınca, siz isteğinize “yapıştıkça” bu enerjiyle evrene verdiğiniz mesaj “bu istediğim şey benim hayatımda yok” oluyor ve “yokluğu çoğaltıyorsunuz”… Tıpkı kitabımda anlattığım işe girme maceramda olduğu gibi…
Onun için lütfen öncelikle bu hedefin / amacın sizin için ne anlama geldiğini anlayın: Bu hedef sizin değerinizi belirlemiyor, öncelikle bunu kabul edin. Siz o iş olmadan / evlenmeden / …. de değerlisiniz. Bir defa bunu kabul edince umutsuzluktan da kurtulursunuz. Ve serbest bırakırsınız. Serbest bırakmak yapışma durumunun tersidir. Telaşı bırakır, olayların akışında olmasına izin verirsiniz. An’daki huzuru ve mutluluğu yaşarsınız. Bu ise size isteğinizi ve beklemediğiniz daha fazlasını getirir.
Lütfen sakin olun, neticeye yapışıp takıntı haline getirdiğinizi fark ettiğinizde şu olumlamaları söyleyin:
“Baskı ve umutsuzluğu bırakıyorum. Sabır ve kararlılıkla yoluma devam ediyorum. Akışa güveniyorum, kendimi akışa bırakıyorum. Yaşamıma bunu (her ne istiyorsanız) veya daha iyisini çekiyorum.”
Bir bakın bakalım, yapışıp da elde edemediğiniz neler var? Onlara sükunet, iç huzuru ve inançla ulaşmak güzel olurdu, değil mi?.. Hadi bakalım, kolaylıkla OLsun…
“Bu dünya bir ağaca benzer; biz de bu alemdeki yarı ham, yarı olmuş meyveler gibiyiz. Ham meyveler, dala iyice yapışmıştır, ağaçtan kolay, kolay kopmazlar. Çünkü ham meyve köşke, saraya layık değildir ki. Fakat oldu da tatlılaştı, dudağı ısırır bir hale geldi mi, artık dallara iyi yapışmaz hemen düşüverir. O baht ve ikbal yüzünden adamın ağzı tatlılaştı mı insana bütün cihan mülkü soğuk gelir. Bir şeye sımsıkı yapışmak, bir şeyde taassup göstermek hamlıktır.”
Hz Mevlana
Sevgimle kucaklarım…