Geçen yazımda çocuklarımıza bişeyler söylerken dikkatli olmak gerektiğinden bahsetmiş ve çeşitli korkuların bu yaşlarda bilinçaltına yerleştiğinden söz etmiştim. Bu yazıda yine çocuklarla devam…
İstanbul’daki yeğenim yaz tatili nedeniyle Ankara’ya geldi, birkaç gün de bizde kaldı. Geçen hafta sonu kardeşler, yeğenler maaile bizde toplandık. Bir ara 6 yaşındaki küçük yeğenim tuvalete gitti, kendi kendine işini görebiliyor, biliyorum. Yine de bi bakayım dedim. Kuzucuk klozetin ucunda oturuyor ve kapağa yapışmış vaziyette. “İpekcim, tabii sizin evdeki aparat bizde yok, rahat oturamadın di mi?” dedim. “Aslında biraz daha geriye oturabilirim, ama tuvaletin içine düşerim diye korkuyorum.” deyince güldüm. Asıl bomba sonraki cümledeydi: “Nasıl siz büyüklerin korkularınız varsa, benim de var!”.. Bu sefer de böyle bir cümle bu çocuktan nasıl çıkar diye şaşırdım. Büyümüş de küçülmüş mübarek…
9 yaşındaki büyük yeğenim bizde kaldığı sürece birlikte uyuduk. İlk gece yattık, dualarımızı ettik, tam ışığı kapatacağım, “Teyzoş lamba açık kalsın, ben uyumadan uyuma olur mu?” dedi. “Tamam Defnecim, ama neden?” diye sorunca “korkuyorum” diye cevap verdi. Tam uyumak üzereydik, korkusunu sorgulamadım artık. Ertesi gün kardeşime olanları anlattım ve niye böyle dediğini sordum. “Uyurken hırsızın gelerek kendisini çalacağını düşünüyor, o yüzden o uyumadan uyunmasını istemiyor.” dedi. Oturdukları semtte bir ara sıkça hırsızlık olayları olmuş ve her nasılsa hırsızın insanları çalacağı yönünde bir inanç gelişmiş.
Çocuklara şaka / tehdit / korkutma amaçlı söylenen en masum söz bile onlarda ciddi inanç kalıplarının oluşmasına neden oluyor. Bakın çalışmalarımızda rastladığım çarpıcı birkaç örnek:
* Annesiyle komşu teyze konuşurken bebekleriyle oynayan küçük kız, onların konuşmasındaki “aman erkek değil mi, hepsi aldatıyor işte” sözünü bilinçaltına yazıyor. Büyüyor, 30 yaşına geliyor ve niye çıktığı her erkeğin kendisini aldattığını düşünüyor.
* Annesi “sözümü dinlemezsen başkasının annesi olacağım” diyen çocuk, ileriki yıllarda sevdiklerini kaybetmemek için, istemese bile onların her isteğini yapıyor ve bundan mutsuz oluyor.
* “Bak beni üzdün, hasta oldum” diyen anne, çocuğunun yetişkin olduğunda bile suçluluk duygusuyla yaşamasına neden oluyor.
* “Dersini çalış, erkeklerle gezme” diyen bir baba, kızının genç kız kimliğinin o noktada bölünmesine neden oluyor. Çocuk büyüyor, 30 yaşına geldiğinde baba ölüyor. Bu sefer genç kız kimliğine kaldığı yerden geri dönüyor ve tam lise talebesi gibi davranmaya başlıyor.
* Küçük kızını kucağına oturtup severken güya şaka olsun diye “Benim kızım babasını bırakmaz, yaşlanınca da hep yanında olur, di mi benim güzel kızım?” diyen babanın kızı 35 yaşına geliyor ve neden her seferinde evliliğe 1 adım kala vazgeçtiğini anlamaya çalışıyor.
………………………………………………………………
Çocuklarınıza söylediğiniz her sözü tartıp biçip söyleyemezsiniz elbette. Bu son derece yorucu olabilir. Yine de bilinçaltının ne kadar önemli olduğunun artık çoğumuz farkındayız. Söylenen her sözün bilinçaltlarına nasıl kaydedildiğini biliyoruz. Lütfen bu farkındalıkla yaklaşın çocuklarınıza… Çünkü gerçekten de büyüyünce bu yazılanları bulmak zaman alıyor, zahmetli ve yorucu oluyor, temizlemek de cabası…
Sevgimle kucaklarım…
2 Comments
çigdem hn merhaba yazınızı keyifle okudum benimde 3 yaşında biraz asi biraz tek cocuk olmanın verdigi özgvrlukte bir oglum var onu elimden geldigince bu yaşta bilinçaltına korku degersizlik gibi duygular yerleşmesin diye korumaya ve oyle yetistirmeye yanında çok fazla olaylar hakkında konuşmamaya dikkat ediyorum ama şu anneanne ve babaannelerimiz yokmu azcık soz dinlemese yok igneci yok ócü geliyor diye korkutuyorlar paylaşmak istedim
Şahane bir yazı hayatin özeti budur tespitler harika herkes bu yazıyı okusa insanlık seviye atlar