3-4 ay idare edecek kadar parası vardı, “işsizim ama hiç olmazsa bir süre için parasal anlamda rahatım” dedi. İşsiz kalmasının üzerinden 10 gün geçmişti ki, annesinin bakıcısı da garip bir bahaneyle işten ayrıldı, işsizlik ve annesinin hastalığı derken bayağı demoralize olmuştu, üzgündü. “Birine üzülüyorken, bişey daha, üstüste oldu” derken oldukça mutsuz görünüyordu. İçinde bulunduğu durumun hiç de hoş olmadığını kabul ederek işe başladık. Gerçekten de şartları oldukça olumsuzdu; yeldeğirmenlerine boşuna saldırmamayı, öncelikle bu durumla barış içinde olmayı seçtik. Ortada bir gerçek vardı ama bunu kabul edip ona göre bir yaklaşım göstermek gerekiyordu. Bir yandan annesiyle ilgilendi, bir yandan da bardağın boş kısmına nasıl su ekleyebileceğimizi düşündük. O güne kadar hep aklında olan ama bir türlü patronuyla konuşamadığı bir ürünü araştırmaya başladı.
2 ay geçmişti, “biliyor musun aslında biraz da iyi oldu, hiç olmazsa annemi düşünmek durumunda değilim, gözümün önünde yatıyor işte..” derken durumundan pek de şikayetçi görünmüyordu. Heyecanla araştırdığı üründen sözetti, eski patronuna telefon edip ona da bahsetmiş, o da “gel bi konuşalım” demiş.. “İster misin krizden fırsat doğsun?” dedi, neden olmasındı ki? 🙂
Ve mutlu son.. Eski patronun aklına yatmış, “gel bu ürünü ithal edelim, distribütörü olalım, sen de bununla ilgili tüm işlerden sorumlu ol” demiş. Şimdilik eski aldığından biraz daha az maaş alacak, satışlara göre düzenleme olacakmış.. Bir de bakıcı bulmuş annesine, üstelik ayrılandan daha az bir ücrete razı olmuş yeni bakıcı..
Çince’de “kriz” kelimesi hem problem hem de fırsat anlamına geliyormuş. Her krizden fırsat çıkar demiyorum tabii ama, çıkabileceği ihtimalini gözönünde tutun diyorum. Bazen başımıza gelen kötü olaylar aslında içinde bir hayır, bir iyilik barındırabilir diyorum. Hayatımızda olan herşeyin bir nedeni var ve bi şekilde bize hizmet ediyor diyorum. Lütfen sakin olun, ilk şoku atlattıktan sonra durumunuzu bir değerlendirin, ne yapılabilir, nasıl yapılabilir bi bakın bakalım. Yarısına kadar su dolu bardağın “yarısını boş görenler” ve “yarısını dolu görenler” vardır bilirsiniz. Siz hangi gruptansınız bilmiyorum ama yarısını dolu görmek daha başarılı bir düşünce yapısıdır. Aslında daha da güzeli, bardağın boş olan yarısını nasıl dolduracağını bulmaktır. 🙂 Bardağın yarısı boş diye üzülmeyin, nasıl doldurabilirim diye düşünün.. İnanın, işe yarıyor..
Sevgimle kucaklarım.. 🙂